Hayati önem taşıyan pek çok hastalığın tetiklenmesinde, etkin bir şekilde rol oynayan diyabet; her geçen gün artan teşhis sayısı ile çağın hastalıkları arasında yer alıyor. Kendi içerisinde farklı gruplara ayrılan diyabet, beslenme düzeninden spor alışkanlıklarına kadar günlük yaşamı birçok alanda etkiliyor.
Diabetes Mellitus isminin kısaltılması olan diyabet, Yunancada şekerli idrar anlamına gelmektedir. Aç karnına sağlıklı bireylerde kan glukoz düzeyinin, ideal birimlerin üzerine çıkması ile meydana geliyor. Vücutta üretilen insülin hormonunun yeterli olmaması durumunda ya da dokuların insüline karşı tepkisizleşmesi sonucunda oluşuyor.
Diyabet rahatsızlığı genel olarak 35-40 yaş üzerindeki bireylerde görülüyor. Bu tür diyabet ise Tip2 diyabet olarak gruplandırılıyor. Tip 2 diyabet; vücut tarafından yeterli düzeyde insülin üretilmesine karşın, hücrelerin insüline verdiği tepkinin azalması ile meydana gelen türdür.
Diyabet Hastalığındaki Belirgin Belirtiler;
- Sebepsiz ve sürekli hale gelen, halsizlik ve yorgunluk hissi,
- İstem dışı ve kontrolsüzce kilo vermek,
- Gözlerde bozukluk ya da bulanık görme,
- Bazı organlarda görülen uyuşma ve karıncalanmalar,
- Vücutta oluşan yaraların daha geç iyileşmesi,
- Ciltte meydana gelen kuruma ve kaşıntılar,
- Nefeste aseton benzeri koku oluşması,
- Sık sık idrara çıkma durumu,
- Ağız kuruluğu ve bol su içme isteği,
- Sıklıkla gelişen enfeksiyonlar belirgin diyabet belirtileridir.
Tip 1 ve Tip 2 Diyabet Farklılıkları;
- Tip 1 Diyabet: Özellikle genç yaşlarda görülen, pankreasta üretilen insülin seviyesinin oldukça düşük olduğu durumdur. Ülkelerin gelişmişlik düzeyleri, beslenme alışkanlıkları, spora verilen önem gibi bazı faktörlerin etkileri ile Tip 1 Diyabetin görülme durumu değişiklik gösterebiliyor. Ülkemizde ise bu sayı 15 yaş altındaki 100.000 çocuktan, maksimum 42’sinde şeker hastalığı tanısı konulmaktadır.
- Tip 2 Diyabet: İnsülinin vücut üzerinde yeterli seviyede etkili olmadığını gösteren Tip 2 Diyabet ise genellikle, yetişkinlerde ve ileri yaştaki bireylerde görülüyor. Tip 1 Diyabetin aksine burada ideal seviyede insülin üretilmektedir. Ancak gereken insülin hücrelerde, bağlantı bölgelerine bağlanamazlar ve vücudun ihtiyaç duyulduğu gibi verim sağlanamamaktadır. Hamilelik döneminde tetiklenen Tip 2 Diyabet ise %3 oranında olduğu gözlemlenmiştir.
Diyabet Riski Kimlerde Daha Fazladır?
Diyabet konusunda en çok merak edilen sorulardan biri de kimlerin daha fazla risk taşıyor olduğudur. Herkeste ve her yaşta görülebilen diyabet rahatsızlığına, bazı bireyler daha yatkın olabiliyor. İşte diğer bireylere oranla, daha fazla diyabet riski olanlar;
- Genetik yapı. Ailesinde birinci derece yakınlarında diyabet teşhisi konulmuş bireyler,
- İdeal kilosunun dışında, obezite diye belirtilen yüksek düzeyde şişman olanlar,
- Gebelik sonunda 4 kg. ve üzerinde bebek dünyaya getiren kadınlarda,
- Hayatında stres faktörü fazla olan ve sürekli stres altında olan kişilerde,
- Pankreas sorunları yaşayan kişilerde, (kronik iltihap, pankreas tümörü vb…)
- Tiroid, akromegali gibi hormonsal rahatsızlıkları olan kişilerde risk altındadır.
Pre-Diyabet (Gizli Şeker) Ne Demektir?
Yapılan tahliller sonucunda, bireyin kan şekeri seviyesinin normal varsayılan birim aralığının yüksek olmasına rağmen, diyabet tanısı konulacak seviyenin altında olması durumunda verilen isim Pre-Diyabet yani halk arasında bilinen ismi ile gizli şekerdir.
Gizli şeker rahatsızlığı bulanan bireylerin büyük çoğunluğunda, ilk 10 yıl içerisinde Tip 2 Diyabet teşhisi konulmaktadır. Bu nedenle Pre-Diyabet rahatsızlığı bulunan bireylerin düzenli egzersiz yapmaları, yeterli seviyede uyumaları ve en önemlisi özel bir beslenme programı uygulamaları gerekmektedir.
Kan şekeri normal seviyede olan sağlıklı bireylere oranla, gizli şeker rahatsızlığı bulunan kişilerin; kalp ve damar hastalıklarına yakalanma riski 1.5 kat daha fazla olduğu gözlemlenmektedir. Aynı şekilde kesin diyabet teşhisi konulan bireylerin, sağlıklı bireylere kıyasla kalp ve damar sorunu yaşamaları riski 2 kat daha fazladır.